Yayınlanmamış haberler #5
Varoşta sağlık ocakları, mahalle ruhunun kaynadığı en önemli duraklardan. Hastaların çoğu çocuk ve yaşlı, anneler endişeyle birbiri ardına görevlilere sorular yöneltiyor. Görevliler sağlık hizmeti verirken bir yandan dert ortağı ve eğitimci gibi çalışıyor. Halk farklı nedenlerle devlet hastanelerine gitmekten imtina ediyor. Acil bir durum olmadıkça her türlü soru ve sorunları için sağlık ocağına başvuruyorlar.
Piyalepaşa Sağlık Ocağı'nın kapanmasına az kalmış, sakin saatler. Görevliler şimdi mahalleye iğne yapmaya çıkıyor. Bir tanesi, çıkmadan az önce aceleyle anlatıyor: "Çoğunluk yeşil kartlı. Genelde romatizmal ve psikolojik sorunlarla gelirler bize. Ayrıca tansiyon, şeker, soğuk algınlığı. Grip de çok fazla, özellikle çocuklarda. Burası çok doğurgan bir mahalle, bol miktarda gebe ve anne var. İnsanlar çok inançlı burada. Çoğu hapla iyileşmeyeceğini düşünüyor, iğne istiyorlar illa. Geçenlerde organ bağışı haftası vardı. Evlere gidip anlatmak istedik, kimse bilgi almak istemedi." O çıkınca, bir başka görevli sohbeti devralıyor. "Psikolojik rahatsızlıklar arasında orta dereceli depresyon çok" diyor. "Aile içi şiddetten oluyor genelde. Erkekler gamsız, kadınlar daha sorumlu, bütün işlere onlar koşturuyor; o yüzden de en fazla hastalık çeken onlar. Dertlerini çok anlatmazlar, üstü örtülü, kısa geçerler. Çoğu anti depresan alıyor ama onu da düzenli kullanmıyorlar. Sıkıntıyla bağlantılı migren çok. Akraba evlilikleri yüzünden epilepsi de çok yaygın."
'Gerçek fakir seslenmez'
Görevlinin gözlemlerine göre, evlilikler 15 yaşından başlıyor, çoğu kadın da en geç 20'li yaşların başında evleniyor. Kadınlar genelde ev hanımı, kalanı konfeksiyon veya markette çalışıyor.
Ailelerin doğum kontrolü uygulamaya çalıştıklarını anlatırken, "Yine de iki üç çocuk vardır herkeste" diyor. İnsanların kabalığından ve bilgisizliğinden dertli: "Çok yoruluyorsun burada, anlatamıyorsun. Çoğunun okuma yazması yok. Başkasının defterini getirip imzalamanı isteyen çok, imzalamazsan kavga çıkıyor. Bekletildiğini söyleyen biri geçen gün kavga çıkardı. Esnaftan yardım isteyip dışarı çıkardık. Bedava olduğu için, insanlar ihtiyaçları olmasa da kan tahlili, kolesterol ölçümüne geliyor sık sık. 18 yaşın altındakilere ebeveyn olmadan bakmamaya çalışıyoruz ama 12 yaşındaki çocuklarını yolluyorlar. Arada cüppeli adamlar da gelir, soru sorarlar ama asla göz teması kurmazlar." Kadınlarda fazla yükten çeşitli hastalıklar çıktığını o da doğruluyor. "Erkekler kendilerine bir şey oldu mu koşarak gelirler, eşlerine olduğu zaman 'Bir şey olmaz' derler. Çok fazla anemi(kansızlık) var, çoğunlukla kadınlarda; uykusuzluktan, yorgunluktan, vitaminsizlikten."
Görevli, "Parası olmayanlara mümessillerin bıraktıkları ilaçları da hayır kurumu misali dağıtıyoruz" diye yoksulluğa dem vururken, doktoru bekleyen bir kadın hasta lafa karışıyor: "Fakir seslenmez kızım. Dışarı çıkıp konuşan, ağlayanlar yırtılmışlardır. Gerçek fakir çıkıp, 'Ben fakirim' demez. Kan kusar, kızılcık şerbeti içer." Belkıs 51 yaşında, Gaziantep'ten geleli on yıllar olmuş, eşinden ayrılalı da epeyce zaman geçmiş. Bir oğlu askerde, diğer yanında, kızı ise evli: "İki sene evvel evlendirdim, mecbur borçlandık. O zamandan beri soğukta oturmaktan bronşit oldum. Ondan geldim buraya da. Dört tane ilaç yazdılar, alamıyorum, 60 YTL. Burdaki doktor da 'Onları mutlaka alman lazım' dedi. Bezginim çok, canım bir şey yapmak istemiyor kalkıp. Ne yapacağım ki?"
Önce çocuklar, ilk adres sağlık ocağı
Bağcılar Yeni Mahalle'de Sağlık Ocağı ana baba günü. Saat 11.30, 'öğlenci'lere sıra numarası verilmeye başlanıyor ama bekleme salonunda sabahtan kalanlar bekliyor. Çoğu çocuklu kadınlardan oluşan kalabalık dar koridora zor sığıyor. Bekleyenlerden bir kadın, altı yıldır şeker hastası olduğunu anlatıyor. Sağlık ocağında tedavisinin başladığını öğrenince hemen gelmiş, çünkü yıllardır devlet hastanelerinden çok çekmiş. "Üç ayda bir kontrol yapılması gerekiyor ama ben bir yıldır yaptıramadım" diyor, "Hastaneden randevu almak mümkün değil. Her zaman telefonu düşüremiyorsun, düşürdüğünde dolu diyor. Gidince de vermiyorlar." Sağlık ocağının az ilerisinde, cadde üstünde Dost Eczane var. Sahibi eczacı Zekiye Dirker, yedi yıldır bu mahallede çalışıyor. En çok çocuk hastalıkları ve soğuk algınlığı nedeniyle geldiklerini anlatıyor, ona göre en büyük problemleri 'hijyen': "Kadınlar temizliği çok sever ama eğitimsizlik var. Halıları silkeliyorlar camlardan. Geçen bir astım hastasının oğlu, 'Annem halı silkerken nefesi tıkandı' diye geldi. Evlerinde elektrikli süpürge olduğu halde hala o tozu yutuyorlar. Mahallede astım hastası çok fazla. Hem tozdan hem daha doğalgaza geçmedikleri için. Vücut hijyeni de kötü. Anne geliyor, 'Çocuk dört aylık oldu, biberonu değiştirmem gerekir mi?' diyor. Tek biberonla dört ay çocuk bakmış. Evlere gidilerek sürekli eğitim verilmesi lazım. Herkes kulak dolgunluğuyla bir şeyler yapıyor. İlaç alırken bize değil birbirlerine danışmayı tercih ediyorlar. 'Komşu şu ilacı almış, iyi geliyormuş' diye ilaç ismi getiriyorlar." Ona en çok danıştıkları konu ise 'kadın problemleri'.
Mahallenin kadınları çoğunlukla tekstil veya marketlerde çalışıyor ama evli olup çalışan az. Gençler daha farklı, genç erkekler eşlerine daha yardımcı, çocuklarıyla daha çok ilgileniyor Dirker'e göre. Yeni yasanın her yerde tedavi görme imkanıyla yoksul SSK'lılara faydalı olduğu görüşünde, "Ama sıra beklemiyorlar mı, yine bekliyorlar. İlacı zor almıyorlar mı, yine zor alıyorlar" diye ekliyor. Sosyal güvencesi olmayanlarsa, acil durumlarda 'Ne yapayım?' diye önce eczacının kapısını çalıyor: "Yoksul da olsalar, çocuklarına çok önem veriyorlar. Geçen üç çocuğu, eşi ve kendisi için grip aşısının fiyatını sordu birisi. Tanesi 16.75 deyince, 'Çocuklara yaptırayım o zaman' dedi."
23 Mayıs 2018 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder