23 Mayıs 2018 Çarşamba

Bozcaada


Yayınlanmamış haberler #2. Haberin ilk sunumunda, patrondan 'Oranın üzümleri kötü, ondan satamıyorlar' yorumu geldi. Haber yedeğe düştü. Tam koyduk koyuyoruz derken, bir büyük gazetemizde manşet oldu ki hükümet bir sorun olduğuna bizim patrondan daha evvel ikna olmuş, ucuz şaraplar için ÖTV'yi düşürmüş. Günübirlik çılgın yolculuk ve fotoğraflar cebe, haber çöp sepetine.

Adada bağlar 'hükümete' bozuluyor 

BOZCAADA - Bozcaada, denizi ve güneşinden önce bağları için özlenen, sofralık, şaraplık üzümleri, yerli şaraplarıyla tadı damaklarda kalan bir coğrafya. Oysa son birkaç yıldır, asırlık üzüm bağları ve emektar çiftçilerin üzerinde kara bulutlar dolaşıyor. Adanın yerli şaraplık üzümleri artık satılmıyor, zamanında aileleri geçindiren meşhur sofralık 'çavuş üzümü'nün İstanbul pazarındaki kıymeti de, ucuz rakipleri yüzünden giderek düşüyor. Adanın en önemli geçim kaynağı olan bağcılık can çekişirken, her ağızdan çıkan ortak cümle, ana sorunu özetliyor: "ÖTV büktü belimizi, hükümetin derdi değil."

Şaraptaki Özel Tüketim Vergisi'nin (ÖTV) 2005 yılında litre başına 1.5 YTL'den 3.28 YTL'ye çıkarılması, sofralık ucuz şarap üreten adalı firmaları zor durumda bıraktı. Geçen yıl stoklarını tüketemeyen firmalar, bu yıl kendi bağlarındaki üzümlerle yetineceklerini açıklamaya başladı. Çiftçilerin bazıları, genç üzüm kütüklerini aşılayarak sofralık üzüme çevirmeye çalışıyor. Bağları yaşlı olanlarsa ya sofralık üzümün geliriyle geçinmeye çalışacak ya da bağını söküp yeni sofralık üzüm ekecek ve verim alabilmek için senelerce bekleyecek.

"Üzüm parasıyla ev, altın alınırdı"

Babadan kalma bağcılık işini, pansiyon işletmeciliğiyle birlikte sürdüren 44 yaşındaki Halit Gürkol, kendi kuşağının, bağcılık geliriyle İstanbul'da lise ve üniversiteyi okuduğunu, İstanbul'da ev alabildiklerini, son 15 senede ise bağcılıkla yatırım yapılamadığını anlatıyor, "Bizim 1990'lı yıllarda turizme yönelmemiz de bu yüzden, sadece bağcılıkla geçinilmiyor" diyor. "Daha acısı, son 20 senedir Bozcaada mal satarak geçiniyor. Bağlar hızla satılıyor."

Geçim sıkıntısı ve çocuğunu şehirde okutma düşüncesi, adalıları arazilerini satıp Çanakkale'ye, İstanbul'a göçmeye yöneltmiş. Bağ arazilerinin 'İstanbullu' yeni sahipleri yazdan yaza geliyor, çoğu topraklarını boş ve bakımsız bırakıyor. Dededen bağcı Hüseyin Dinçel, buralarda üreyen hastalıkların kendi bağlarına sıçrayıp üzümün kalitesini düşürdüğünü dile getiriyor. Yalnızca bağcılıkla uğraşan Dinçel, bu işi 'sonuna kadar' sürdürmeye kararlı; bu yıl da eskisi gibi döllüyor bağını. "Şaraplık satamazsam da sofralıktan gelenle yetinmeye çalışacağız" diyor, turizmciliğe el atmaya niyeti yok. "Eşiniz 'Bir pansiyon da biz açıp kurtulalım' diye isyan etmiyor mu?" sorusuna oğlu Emir Ali, "Aynen öyle" diye cevap veriyor, baba Dinçel ise inadını açığa vuruyor: "Ben bir tek kendi bildiğimi yaparım!"

Üst kalite şarap yapılamayan Karasakız ve Vasikali gibi yerli şaraplık üzümlerin çoğu, büyük firmalardan da alıcı bulamadığından, bu yıl dallarda kurudu. Adanın meşhur sofralığı 'çavuş üzümü' de derde deva olamıyor. İstanbul'a satılan bu üzüm narin, yetiştirilmesi zahmetli. Bu yüzden çekirdeksiz üzüm gibi daha ucuz ve dayanıklı rakiplerine yetişemiyor, talibi giderek azalıyor. Çocukluğundan aşina olduğu adaya son yıllarda yerleşmeye karar veren İstanbullu avukat Dilek Razıklı, şimdi gözden düşen 'çavuş'un eskiden aileleri geçindirdiğini anlatıyor: "Anneannem de bağcı Talay ailesindendi. Bağlardan gelen üzüm parasıyla bir yılı varlık içinde yaşarlardı. Çünkü o zaman çavuş üzümü çok pahalıya satılırdı. Bağ bozumu sonrası herkes İstanbul'a, çevreye gezmeye gider, hanımlara altın setler alınırdı."

Mirasyediler, kültürü yitiriyor

Özelleşene kadar adadaki tüm üzümleri iyi fiyata satın alan Tekel'in kanyak fabrikasının çiftçiyi kurtardığını düşünen de var, atalete sürüklediğini düşünen de. Mimar Reşit Soley, adada geniş bir bağ arazisiyle birlikte bu fabrikayı da satın almış, 2005 yılında yarattığı şarap markası Corvus'u başarıyla büyütüyor. Adada kendi standartlarında üretim yapan diğer çiftçilerden de üzüm aldıklarını anlatan Soley, yerel kültüre sahip çıkmayan, yapılanmaya ve bağların yok olmasına göz yuman 'İstanbullular'ı eleştirirken, çuvaldızı biraz da ada halkına batırıyor: "Ne yazık ki Bozcaada'da bağcılık kültürü, bunu yaratan Rumların gitmesinden sonra 'mirasyedi' mantığıyla sürdü ve bu miras, artık tükendi."
'Üzüm parası'yla okutulan nesilden, Talay şarapçılığın ortağı Mehmet Talay da ÖTV'nin artması, kaçak bandrol ve haksız rekabet yüzünden altı aydır satış yapamadıklarını belirtiyor. Talay, adadaki kültürel yokoluşa da bir o kadar tepkili. "Adada binlerce yıl öncesinden kalan paralarının üzerinde bile üzüm gravürleri var. Beş bin yıllık kültürü bir anda yok ediyor olmak çok üzücü" diyor. Talay'a göre Avrupa'da ÖTV daha fazla olduğunu söyleyen başbakanın ÖTV'nin hiç uygulanmadığı, üzüm yetiştiricisi Güney Avrupa ülkeleri dikkat etmeli.

Hükümet umarsız

Bağcılara göre, hükümet şarapçılığa karşı umarsız ve hatta acımasız. Şarap Üreticileri Derneği Başkanı Coşkun Güner, hükümetin ÖTV'nin düşürülmesiyle ilgili çalıştığını ancak sonucun belli olmadığını söylüyor, çözüm için üreticilerin de kayıt altına girmesi gerektiğini vurguluyor. Adadakiler adına son noktayı ise Gürkol koyuyor: "Ben bir son göremiyorum, hükümetin geri adım atacağını düşünmediğim için. Şaraplık üzüm yok olmaya mahkum, kimsenin umurunda değil. Burada vatandaşın bir tanesi başbakana 'Bağlardan gerekli verimi alamıyoruz' dedi. O da 'Sökün, başka bir şey dikin' dedi. Bu kadar basit."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder