17 Eylül 2012 Pazartesi

şimdi

Şimdi'nin bedeni yok,
Yontuyor geçmiş bilgisiyle
gelecek belki olur diye taşı,
                          taşı kokluyor
                          yontu dağılıyor...

Şimdi'si yitik
                bundan boyuyor
                boyuyor evine aldığı
                ağacın üzerine tüneyip
duvarını, tavanını, geçmişi
                ve geleceği ve her yanını;
                dal kırılıyor...

Şimdi'si yitik
                diziyor diziyor notalarını,
göğe ışık üzerine boncuklarını,
ucuza getiriyor varlığını
                sonsuzun sessizliğiyle
                sonlunun gürültüsü arasında,
O bitirince kıyısında gezindiği
                yol çöküyor...

Şimdi'si yitik
              bundan yazıyor
              yazıyor enine boyuna
              içini ve dışını ve yeri
              ve göğü ve suyu,
 bindiği kadırga
              o inince batıyor

Nilgün Marmara
Gökkuşağından Darağacı
Ağustos, 87

11 Eylül 2012 Salı

birlikte

yoncanın kırmızı laleden ne eksiği var
gözler yıkanmalı, başka türlü görmeli.
dünya yıkanmalı.
dünya rüzgar olup esmeli,
yağmur olup akmalı,
şemsiyeler kapanmalı,
yağmura gidilmeli.

sohrab sepehri

çeviri: duygu&ş.

10 Eylül 2012 Pazartesi

özgüven


It doesn’t matter for us,for me
Big games easy than other games, unfortunately
Everytimes we have the control the games
Under the control the games
During the games
We have the some possibility
Some big chances some big occasion something like that
But what can I do…. Sometimes
And it is the football that is the football
Something happened
Everything is something happened
But anyway now is in the tabela
We have to seen the ….
Now its second position
And one point more
I don’t want to see the back
I want to see the front

2 Eylül 2012 Pazar

ülke

Dışarda savaş bitti. Taraflar buhar oldu. Şimdi yeni bir ülke kuruluyor içerde. Duygular durağından birkaç adım ötede. Çatısız, duvarsız, soğuk ve sıcak. Tüm o darmadağın, teşhis edilemez parçalar ılıyor kazanında. Kırıklar eriyor, kaynıyor ve üşüyor, ısısını arıyor. Yaşatacak ısıyı. Güneşi ve ayı sevmek zamanı geçiyor. Eriyik kendine ışıyor. Uyuşuk, kımıltılı bir araf başlıyor. Henüz hiçliğin sırtındaki, varoluş diyarında. Kusurlu, zayıf tekrarlara kucak açılıyor. Kucak dolusu hüzünle sevinç, olasılık ve imkansızlık dolduruyor bedenin boşluğunu. Saçlar gittiğinde kafa kalıyor, kafa düştüğünde kalp atıyor, kalp büzüldüğünde parmaklar yazıyor. İyiliğin kötülüğe el verdiği, varlık içinde yokluğun öyküsü yaratılıyor. Kocamanlığı gizli birkaç cümle. Harflerin içi içine sığmıyor. Her biri birer gizli örgüt, mekan içinde mekan örüyorlar. Dışarda görüntü bitti. Sesler yalnızca yazıda yaşıyor. Kelimelerin dar koridorlarında, şarkılar döne döne dans ediyor. Ne çok ‘şey’ var bu dünyada. Tanışmıyor, görünmüyor, bilmiyorlar. Olsun. Haydi dansa! Bulanıklığın şöleninde, berraklığın arifesinde.