
Burada yaşanan çok insanlıkdışı bir durum. Her gün çarpa çarpa yaşanan bir şey var ortada. Yazmaya kalkınca neden boş beyaz ekrana dönüşsün. Denemek gerek, borç gibi en azından.
Beton, kardeşi asfalt ile birlikte bugün dünyanın hemen her yerinde hayatını sürdürmekte olan bir cansız nesne türüdür. Nüfusu, hacmi ve basıncıyla ölçülür. Basınç yere, göğe ve canlı bedenlere doğrudur. Çiçekler ölür, böcekler verili boşluklarda yürür, insanlar boğulur. Kapalısı ve açığı vardır. Bunların farklı boğuntuları vardır: Açıkhavayahiççıkamayacakmışsıngibiolma ve çıktımdaneoldu.
Betonun ten rengi gridir. Hoşluk olsun diye zaman zaman farklı plastik renkleri giyebilir ama biz biliriz onun ne renk olduğunu. Bu renk, ak ile karanın arasını dolduran bir ölülüktür. Böylece herkes kalan yaşama tutunmak için akla karayı acilen ayırmak ve safını tutmakla meşgul olur. Birileri ak, birileri kara olur ve ondan sonra birinin ak dediğine öbürünün kara dediği sıkça görülür. Her şey çok net olmakla birlikte bir o kadar karmaşıktır ki bunun da fazla bir önemi yoktur. Griler ülkesinde yaşamı tutmaya yakın önemde bir şey görüş mesafesinde değildir.
Genellikle köşeli ve yüksektir. Vücudunun bazı bölgelerini keyfi olarak yuvarlayabilir, yuvarlak hatlar anlam içerme ihtimallerinden dolayı anlamsızdır. Kapalı ve açık betonlarda durmak en anlaşılır eylemdir. Harekette ısrar edenleri burada tüm rotalar durmaksızın bir noktanın hakimiyetinden bir diğerininkine gönderir. Köşeler dönmekle bitmez, köşenin fikri bitmeyeceğinden dönmenin de bir anlamı yoktur.
Bu fikirler dünyasından çıkmalı. Yeşilden başlayarak tüm ara renkleri, tüm diğer şekilleri, zamanında bu dünyayı yaratan başka bir dünyada aramalı, ortada bir gerçek yoksa onu renksiz boşluktan yaratmalı. Ölü griden kurtulmalı.
Fotoğraf: www.solargraphy.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder