27 Mayıs 2010 Perşembe

isyan vakti




İsyanın vakti vardır, bu bir. Bu birrr diye yazmak, söylemek de bir isyandır. Her an boşalabilecek bir sayfaya yazmak isyandır. Acını yaşamak bir isyandır, acını susturmak isyandır. Bir şarkıyı hafif bir bavul gibi yanında taşımak bütün gün, nadir birkaç boş saniyede hemen çalıverdirmek, dikenli düşüncelerinin arasında yumuşacık bir pamuk yastık gibi. Bu bir isyandır.

Karşılaştırmalar bittiğinde, isyanın vakti dolar, kişisi gelir meydana. Peki kimdir o? Tek soru, tek sorun aslında: Senin isyanın ne?

Her sesi hissetmek isyandır, herkesi dinlemek isyandır. Vahşiye kaçmak da. Kediyi tüyleriyle sevmek, sabah kanattığında sebepsiz, sebep aramadan affetmek isyandır. Geçmişi taşımak, unutmak ve unutmamak isyandır. Varoluşa şarkıdır. Varım, olmalıyım, hayatı görmeliyim, o beni görmeli.

Kişisellik toplumsallığa ve iç parçalanmasına isyandır. Toplumsallık izolasyona, sessizliğe. Herkes aynı ve hiçbiri de değil. Buna isyan bazen susmaktır, bazen konuşmaktır, bazen biri susar biri konuşur. Saçmalamak, dokunmadan dokunmak ve tersi de isyandır. Kendiyle ötekinin gerilimine.. Bilememeye, anlamamaya, hayatın sana zoraki gelen seçeneklerine, sonsuzluğun içinde kapandığımız benlik kuyularına ve üstümüzden bize bakan sonsuzluğa. Onunla olmak için, o olmak için, ona sahip olmak için, düşüncesiz onanmak için.

Karışık yazmaktır, anlaşılmaz. Basit yazmaktır, çabuk iletilen. Yazmaktır, susmaktır, yapmaktır, durmaktır. İtmeden, çekmeden... Hafiflemek isteyen biz değil de hayat olsaydı; böyle bir ütopya yazılmaya değmez mi?


Hayatı hafifleten insanlar, içinde yok saydığın güçleri tekrar tekrar doğurur, kutsal hatırlatıcılar. Dostlar, dostaneler. Onlara baktığında, duyduğunda, bir müzik, bir ses, bir sesin fikri bile birlikte büyüdüğün kalp deliklerini tıkabasa doldurabilir. Bir an, evet belki sadece bu. Olabilecek olan belki sadece budur, ama yeterince harika değil mi?

Her şeyin her şeye dönüşebilmesi. Bir ihtimal olarak. Sıkıcı olsa da yazmak. Merdiveni terk etmemek, duvara bakmak, bakmak, geçmek, kalmak, düşünmek. Seçmek seçmek. Hiçbir şeyin rahatlığı, bir ihtimal olarak. Her şeyin hayali, bir ihtimal olarak.

İçinden dans eder misin hiç? Midenin ağrısı dansa dönüştü mü hiç? Olmak budur. Bu anda olmak, varoluştan anlamasan da fark etmez artık. Güzel bir tango, öylesine bir yazıdan iyidir. Güzel bir tangonun şarkısı, öylesine bir yazıya girdiyse, artık ikisi birdir.

"Gitme
Eğer bilmek istiyorsan
Gitme
Eğer bilmiyorsan..."


Seksi bir kadın gökkuşağı yüzükleriyle, gitme dediğinde sana kısık gözleriyle, o küçük anınla ne kadar büyük bir mutluluğu yoğurabilirsin. Büyür, büyür...

"Zamanımız var. Evet, zamanımız var."


Kalbimde minik nokta Hindi Zahra'ya ve Beautiful Tango'suna teşekkür ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder